Bu yıl Mart ayı, son 35 yılın en kurak ayı olarak kayıtlara geçti. Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nden alınan verilere göre, ülkemiz genelinde ortalama yağış miktarı geçen yılın Mart ayına göre yüzde 59 oranında azaldı. Bu durum, iklim değişikliği ve yanlış tarım uygulamalarının etkileriyle ilgili tartışmaları da alevlendirdi. Özellikle su kaynaklarının azalması ve tarım alanındaki olumsuz etkilerin gündeme gelmesiyle birlikte uzmanlar, bu durumun önümüzdeki günlerde daha büyük sorunlara yol açabileceğinden endişeli.
Uzmanlar, Mart ayındaki bu ciddi kuraklığın tarım sektöründe yaratacağı olumsuz etkileri sıklıkla vurgulamaktadır. Tarım ve Orman Bakanlığı'nın verileri, yaşanan kuraklığın tarımsal üretimi tehdit ettiğini ortaya koyuyor. Özellikle bu dönemde yapılan ekimlerin su ihtiyacı oldukça fazladır. Ancak, yağışların azalması ile beraber çiftçiler, sulama maliyetlerini artırmak zorunda kalıyor. Suya erişim sıkıntısı, mahsul verimliliğinde ciddi düşüşlere neden olabilir, bu da hem çiftçiler hem de tüketiciler için başlangıçta artan gıda fiyatları anlamına geliyor.
Özellikle bu sene buğday ve arpa gibi stratejik ürünlerin üretimi açısından kritik bir yıl. Buğday fiyatları dünya genelinde yükselmeye devam ederken, Türkiye’nin kendi üretiminde yaşanacak olası düşüşler, dışa bağımlılığı artırabilir. Çiftçilerin doğru sulama yöntemlerini benimsemesi ve su tasarrufu tekniklerini kullanması, bu süreçte hayati önem taşıyor. Bununla birlikte, devletin de su yönetimini daha verimli hale getirecek politikalar oluşturması büyük bir ihtiyaç.
Öte yandan, bu kuraklığın iklim değişikliği ile olan bağlantısı da dikkat çekiyor. Türkiye, iklim değişikliği ile mücadelede daha aktif bir rol almalı ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmelidir. Bu durum, hem ekonomik hem de ekolojik açıdan ülkenin geleceği için kritik bir öneme sahip. Uzmanlar, iklim değişikliği ile başa çıkabilmek için tahmin edilebilir sistemler geliştirilmesi gerektiğini vurguluyor. Bu doğrultuda, yerel yönetimlerin ve devletin IKİKİK (İklim Krizi ve İklim Kapsayıcı Kentsel Planlama) alanında acil kararlar alması gerektiği ifade ediliyor.
Sonuç olarak, 2023 yılının Mart ayındaki kuraklık, sadece tarım ve gıda güvenliği ile ilgili sorunları değil, aynı zamanda su yönetimi ve iklim değişikliği konularında da derinlemesine sorgulamalara neden olmakta. Ülke genelinde yaşanan bu durumun en kısa sürede çözülmesi amacıyla doğal kaynakların korunması ve sürdürülebilir tarım uygulamalarına geçişin hızlandırılması gerekmektedir. Tüm bu çeşitli etkenleri göz önünde bulundurarak, toplumun her kesiminin bu konuda bilinçlenmesi büyük önem taşımaktadır. Unutulmamalıdır ki, su vardır yaşam vardır; su savaşları değil, su barışları için mücadele etmeliyiz.