Hac, Müslümanların yıllık olarak kutsal topraklarda yerine getirdiği en önemli ibadetlerden biri olarak bilinir. Ancak bu yıl Hac dönüşü yaşanan olaylar, ciddi bir tartışma konusu haline geldi. 75 binden fazla göçmen, 'izinsiz hac' gerekçesiyle bulundukları ülkelerden sınır dışına itildi. Söz konusu durum, hem dini inançları hem de insan hakları bağlamında birçok soruyu gündeme taşıdı.
'İzinsiz hac' ifadesi, Hac ibadetini gerçekleştirmek üzere seyahat edenlerin gerekli resmi izinleri almadıkları veya belirlenen kurallara uymadıkları durumlarda kullanılan bir terimdir. Ülkeler, özellikle uluslararası göçmenlik ve vize politikaları çerçevesinde, Hac ziyareti için yerleşik kurallar koymakta ve bu kurallara uyulmasını beklemektedir. Ancak bazen, dini sebeplerle yapılan seyahatler, bürokratik engellerle karşılaşmakta ve içinden çıkılmaz bir hâl alabilmektedir. Bu yıl, Türkiye’den Suudi Arabistan’a gitmek isteyen birçok göçmen, izin prosedürlerini yerine getirmeden yola çıkınca, dönüşleri sırasında büyük bir krizle karşılaştı.
Suudi Arabistan hükümeti tarafından uygulanan sıkı sınır kontrolleri, 'izinsiz hac' gerekçesiyle geri gönderilen göçmenlerin yaşadığı zorlukları arttırdı. Dönüş yolunda uluslararası havalimanında bekleyen 75 binden fazla kişi, gerekli belgeleri olmadığından dolayı memleketlerine geri gönderildi. Yetkililer, bu durumun önüne geçmek için daha önceki yıllarda yapılan uygulamalarla karşılaştırıldığında, bu yıl çok daha fazla kişinin sınır dışı edildiğini bildirdi. Olay, insanlar üzerinde büyük bir psikolojik etki bıraktı; sonucunda özellikle hac ibadetini gerçekleştirmek isteyenler arasında büyük hayal kırıklığına yola açtı.
Geri gönderilme süreci sırasında, gerekli belgeleri tamamlamayan göçmenlerin yanı sıra, belgesini kaybeden veya kimlik doğrulama sorunları yaşayan bireyler de hedef alındı. Aileleriyle birlikte hacca gitme hayali kuran, fakat bir anda bu hayalinin sona erdiğini gören bireylerin yaşadığı sıkıntılar, birçok sosyal medya platformunda paylaşımlar yaparak dile getirilmeye çalışıldı. Dini ibadet arzusu ile hükümetin uygulamaları arasındaki çatışma, sosyal medyada geniş yankı uyandırdı.
25 Temmuz itibarıyla başlayıp 15 Ağustos’a kadar süren bu süreçte, geri gönderilenlerin Türkiye’ye dönüşü de bir o kadar büyük tartışmalara yol açtı. 'İzinsiz hac' uygulamasıyla ilgili olarak, konu üzerinde yetkililerin alacağı yeni tedbirler büyük bir merak konusu olmayı sürdürüyor. Gelecek yıllarda bu tür durumların yaşanmaması adına dinî ve devlet yetkililerinin bir araya gelerek ortak bir çözüm bulması gerektiği vurgulanıyor.
Bu gelişmeler, göçmenlerin hakları ve devletin dinî uygulamalara yönelik denetim yetkileri tartışmalarını da beraberinde getirdi. İnsan hakları savunucuları, 'izinsiz hac' gerekçesiyle yapılan geri gönderilmelerin, dini inançların ihlali anlamına geldiği görüşünü dile getiriyor. Aynı zamanda, sosyal yardımlar ve insanî yardım kuruluşlarının da bu süreçte devreye girmesi ödenecek hak taleplerinin önemini artırıyor.
Bu yılki Hac organizasyonu, hem dini hem de sosyal bir olay olarak tarihe geçerken, yaşanan olumsuz sonuçlar, gelecekte bu tür durumların önüne geçecek tedbirlerin alınmasını zorunlu kılıyor. Yerel ve uluslararası toplulukların, dinî turizmin gelişimi açısından bu tür olumsuzlukları dikkate alarak derinlemesine analiz ve değerlendirmelerde bulunması önem arz ediyor. Sınır dışı edilmelerin yaşandığı bu süreç, Hac ibaretinin ruhunu da sorgulatan bir süreç olarak karşımızda durmakta.
Bu konuda yetkililerin nasıl bir politika izleyeceği ve bu tür durumların tekrarlanmaması için neler yapılacağı, gelecek yıllar için büyük önem taşımaktadır. Zira, insanlar için Hac sadece bir ritüel değil, aynı zamanda ruhsal bir yolculuktur. Dolayısıyla yapılan bu tür uygulamalar, sadece bireyler üzerinde değil, toplumsal olarak da büyük bir travmaya yol açabilmektedir.